27 Nisan 2011 Çarşamba

Üçüncü Köprü ve Çılgın Proje

İstanbul'a 1970 yılında Boğaziçi köprüsünün yapılmasına karar verilmesinden beri, köprülerin varlığı tartışılmış, gazeteci ve edebiyatçı Nihat Sami Banarlı gibi bir çok kişi, bu devasa ve beton-çelik karışımı yapıların boğazın eşsiz güzelliğine gölge düşüreceğini öne sürerek, arabalı vapurlara öncelik verilmesi gerektiği yönündeki fikirlerini paylaşmışlardır. 1988 yılında Fatih Sultan Mehmet köprüsünün de hizmete girmesi tartışmalara son vermemiş hatta 2011 Türkiye'sinde yapılması öngörülen 3üncü köprü, en az nükleer santral inşaası kadar tartışılan bir konu olarak gündemde yer bulmuştur. Gelelim 3üncü köprünün ve bir devam projesi olan, "Çılgın Proje" olarak adlandırılan ikinci boğaz'ın yapımına. İstanbul trafiği özellikle de iş günlerinde iş giriş ve çıkışının yoğun olduğu saatlerde haddinden fazla kalabalıktır, zaman zaman tek-çift plaka uygulaması gibi projelerle yoğunluk azaltılmaya çalışılsa da bunlar duruma bir çözüm getirememiştir. Normal bir günde yaklaşık 2 saat boyunca trafikte bekleme yapan bir araç, motorunun çalışmasına devam edeceği için dışa bağımlı olduğumuz araç yakıtı israfıyla milli servetin çöpe gitmesine, havaya yapmış olduğu karbon salınımıyla ise adetâ bir çevre felaketine yol açmaktadır. Yoğunluktan dolayı trafik hakimiyetini yitirip can ve mal kaybına yol açan kazalara karışan şoförler de, azımsanamayacak kadar fazladır. Bu bağlamda 3üncü köprü İstanbul için elzem gibi görünse dahi yapım yeri de en az köprünün gerekliliği kadar önemlidir. İstanbul'un son kalan ormanları da köprünün ve çevresinde oluşacak rant alanının acımasız palalarıyla telef olacak gibi görünmektedir. Tabiidir ki sağlıklı yaşam standartlarını belirleyen temiz hava oranının azalması bir kenti yaşanması zor hâle sokacaktır, aynen Tokyo'da olduğu gibi. Ancak gerekli önlemler alınıp, mümkün olduğu kadar az ormanlık alanın tahrip olması garanti altına alınacaksa, İstanbul'a uzun vadede şüphesiz fayda sağlayacaktır. Köprü projesinde demir yolunun bulunması ise otoyollara olan bağımlılığı azaltıp, daha çevreci ve güvenilir bir taşıma yolu olan tren taşımacılığını destekleyecek ve şehirlerarası yollarda görmekten usandığımız kamyonların sayısını azaltacaktır. 40 vagonlu bir tren aşağı yukarı 80 ilâ 100 arası kamyon ve tırın taşıma kapasitesine sahip olacağından hem trafiğe getireceği rahatlama hem de düşüreceği karbon salınımı, daha yaşanılır bir Türkiye için ortam hazırlayacaktır. Bunun yanında Üçüncü Köprü'nün direk bağlanması planlanan ve ilk olarak merhum Başbakan Bülent Ecevit tarafından 1994 yılında gündeme getirilen İkinci boğaz ise yine uzun vadede getirileri, götürülerini geçecek bir proje olarak yorumlanabilir. Boğaz'da kılavuz gemi tutmayan yük gemileri bir çok kez kazaya karışmış ve koruma altındaki yalılara dahi zarar vermişlerdir, ayrıca boğazdaki vapur trafiğini de yavaşlatıp, taşımacılığa ket vurmaktadırlar, bu gemilerin merkeze uzak bir yerden geçmesi mantıklı bir çözüm yolu olabilir, dünyada insan eliyle açılan kanalların başarılı örnekleri mevcuttur, kanalistanbul da bunlardan biri pek tabii ki olabilir. Ancak şu an için mâliyeti 10 milyar $ olarak hesaplanan bir proje Türkiye'nin önceliği olmalı mıdır konusunda emin olmak pek mümkün görünmüyor. Kanalistanbul projesi bir seçim yatırımı gibi mi sunuldu, yapımı bahsedildiği kadar kolay olacak mı veya böyle bir kanal, boğaz çevresindeki bitki ve hayvan yaşamını nasıl etkileyecek gibi sorular da projeyle birlikte düşünülmesi gereken sorulardır. Sonuç olarak var olan durumda Üçüncü Köprü ve Kanalistanbul projeleri İstanbul yaşamına kolaylık katacak gibi görülse dahi bu projelerin yaratacağı yeni çekim alanları İstanbul nüfusunda önlemez bir artışa yol açabilir ve dimyat'a pirince giderken eldeki bulgurdan da olunacak ortamlar doğurabilir. Silivri ve Büyükçekmece arasında kalan bölge de büyük konut projelerine evsahipliği yaparsa çılgın proje İstanbulluarın da çıldırmasına yol açacak kadar nüfus patlamasına yol açacaktır ki bu durum ise transit geçişlerde rahat fakat şehiriçi trafiğinde eskiye nazaran daha fazla kilit olmuş bir İstanbul görebileceğimiz anlamına gelir. Dönüşü olmayan bir yol olan bu proje yapılırken planlaması iyi yapılırda İstanbul'a kaldırılması zor yeni yükler getirmezse şapka çıkarılacak bir proje olarak tarihte yerini alır fakat tam tersi bir durum önüne geçilemeyecek ve yaşanılamayacak bir İstanbul'u beraberinde getirecektir.


Resim, haberturk.com adresinden alınmıştır.