4 Ağustos 2011 Perşembe

Asmalımescit; Tamam mı, Devam mı ?

Farklı şehirlerden İstanbul'a gelen pek çok insan kendilerini İstiklal caddesine attıklarında, bu meşhur caddenin hemen arka sırasında başka bir dünya olduğu gerçeğini farkedemez. Hemen köşeden dönüp biraz ilerleyince sokaklara taşmış masalarıyla adeta bir çok alt kafeden oluşmuş dev bir sokak kafesi bulunur, Pera'nın arka sokaklarında. Kahkahalar, İstanbul'un o eski binaları boyunca göğe uzanır ve oradan karışır hayata. 1930lardan beri süregelmektedir aslında Asmalımescit'in sabahlara değin süren sefaları, Fikret Âdil'in kendi evinde geçen Asmalımescit hikâyelerini kaleme aldığı -Asmalımescit 74- isimli kitabında da bu olaylara adeta tarihin kapısını aralamışçasına şahit oluruz. İşinden gücünden çıkan bir çok İstanbul'lu akşam Asmalımescit'e uğrayıp birşeyler içmeden geçmez çoğu zaman evine, gün boyu kapalı odalar arkasında zamanı geçenlerin hayata göz kırpmasıdır belki de bu ve orada sosyalleşir bir çok genç ve nice dostlukların temeli atılır, daha önce atılmış olanlar ise bina edilir -di.
    
Son günlerde sokağın kimliğini oluşturan masalar, sandalyeler belediye ekiplerince toplatıldı ve yine eskisi gibi kapalı mekanlara hapsedildi. Gerekçeyi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, zaten bir çok şikayet alıyorduk, vatandaş sokaklarda yürüyemez hale gelmişti sözleriyle açıkladı, ayrıca bazı işyerlerinin kurallara riayet etmediğini bu sebeple yaptırım yoluna gidildiğini de vurguladı. Şimdi bu açıklamaları ele almak gerekirse birincisi, sokakta yürünemez hale gelmesi, o bölge zaten sadece kafelerin ve bir takım sanat atölyelerinin bulunduğu bir mekan, yani oturulan bir muhit değil, dolayısıyla evine veya işine gitmek için o bölgeden geçmek zorunda olan bir topluluk bulunmamakta, Asmalımescit'e gelenlerse zaten oranın bu iç içe havasını tercih edenler. Geceleri yüksek ses oranının geç saatlere kadar devam etmesi de yine bu günlük hayattan izole sokağı ilgilendirmeyen bir durum. Çünkü yine bahsettiğim gibi bölgedeki binalar barınma amaçlı değil işyeri amaçlı kullanılıyor. Denilseydi ki herhangi bir yangın tehlikesi anında bu sokaklara nasıl girilecek daha sağlam bir dayanak noktası olabilirdi, ki bu noktada da bu tarz yerlerin Avrupa'daki örneklerine uygun olarak her binanın kendi söndürme sistemine sahip olması yoluna gidilmesi mantıklı bir yaklaşımdır. İkinci nokta olarak ise bâzı işyerlerinin kurallara uymayan davranışlarda bulunması verilmiş, evet her zaman kuralların toplumun huzuru için konulduğu savunulabilir - tabii ki kuralları mantık eleğinden geçirerek- bu durumda da bu işyerlerinin cezalandırılması doğaldır fakat yöntem uygun değildir, ayrıca kurunun yanında yaş olanı da yakmak ancak doğa kanunlarında geçerlidir, hukuk'ta ceza çekmesi gerekmeyeni de cezalandırmak kuralların sağlam temellere oturmadığının bir göstergesidir. Gelelim Topbaş'ın açıklamalarında yer almayan fakat kimi topluluklarca ele alınan diğer sebebe; mekanın içkili satış yapan bir mekan olması dolayısıyla bâzı siyasi çevrelerin duyduğu rahatsızlık sonucu karar alındığı öne sürülüyor. İslâm dinine göre mübârek bir ay olan Ramazan ayı öncesi bu olayın cereyan etmesi ise şüphe uyandıran bir teori, genel toplum yaşamından izole edilmiş olan bu sokak zaten sadece oraya gerçekten gitmek isteyenlerin gideceği bir yerde, dolayısıyla toplumun genel değerlerine açık bir şekilde aykırı bir durum sözkonusu değil, ayrıca yine bu teorinin doğru olduğunu varsayarsak; orucun, mü'min'in kendi iradesiyle olan bir imtihanı olması sebebiyle de bu uygulamaya gidilmesine gerek yoktur, her müslüman kendi öz bilinciyle dini yasaklardan uzak duracaktır, ancak bu noktada laik devlet yapısına uygun hareket edilmeli ve kendisi gibi düşünmeyenleri engelleme yoluna başvurmamalıdır.

Genel itibâriyle ele alındığında Beyoğlu bölgesinin simgeleri halinde bulunan Asmalımescit, Nevîzade ve Fransız(Cezayir) Sokağı gibi yerlerin kendi kimliklerini koruyarak yaşamlarına devam etmeleri gerekir. Avrupa ülkelerinde de bir çok örneği bulunan bu gibi yerler toplumun günlük hayatının ilerleyişine engel teşkil etmemektedir dolayısıyla varlıklarını sürdürmelerinde herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Bu olayın bâzı siyâsi çevrelerin kendi insiyatifleri doğrultusunda gerçekleştirilen bir eylem olması ise şimdilik bir teoriden ibarettir, bu teori ancak Ramazan ayından sonra uygulamaya son verilirse daha geçerli bir hâl alır. Umut edelim ki gideceği mekanı seçmekte hür olduğu öngörülen insanımız, bu gibi mekanlara tekrar kavuşsun ve tarihi Pera semtini kimliklerinden arındırma çabaları son bulsun.






Fotograf, thegate.boyut.com.tr adresinden alınmıştır.