17 Mayıs 2011 Salı

Kırım Tatar Sürgün ve Soykırımı

Kırım Tatar Sürgün ve Soykırımı
Mertcan Bilgili

Tarihte, Doğu Avrupa’da Müslüman etnik gruplara bir çok kanlı sürgün uygulanmıştır, işte bunlardan biri ve belki de en geniş çaplısı Kırım Türklerine karşı Sovyet Rusyası tarafından yapılmış olan Kırım Türk Soykırımıdır. Bu sürgün 18 Mayıs 1944’te dönem Sovyet Rusyasının başkomutanı Joseph Stalin tarafından verilen emirle başlamıştır.(Biyografi.info) Stalin’in yaptığı sürgün’den mahrum olanlar I.Aydıngün ve A.Aydıngün’ün 2007 tarihli çalışmalarında “Karadeniz’in kuzey kısmında(Günümüz Kırım ve Ukraynası) yaşayan, Türkçe konuşan Hanefi-Sunni Müslüman olan bir etnik grup olarak tanımlanmıştır.Yine aynı kaynağa göre, ancak 1989dan yani sürgünden uzun bir zaman sonra sürgün’e maruz kalanlar evlerine dönebilme hakkına kavuşmuşlardır. Bu çalışmayı daha iyi anlayabilmek için bazı tanımlara göz atmak yerinde olacaktır.
 
Merriam-Webster Collegiate Sözlüğüne göre sürgün; bir grubun kanundışı hareketleri sebebiyle bulundukları yerden taşınmaları, soykırım ise istemli ve sistematik bir şekilde bir etnik, politik ve kültürel grubun öldürülmesidir, şeklinde geçmektedir. Bu mânâda soykırım bir çok can ve mal kaybına yol açmıştır ve bir çok tarihçi bu kanlı eylemi araştırmayı bir insanlık görevi olarak bilmişlerdir. Dr. Kemal Özcan da bu araştırmacılardan biridir.
 
Soykırım ile ilgili olaylar Dr. Kemal Özcan’ın 2002 tarihli kitabında aşağıda geçen şekilde belirtilmiştir; Kırım Türk Ulusal Hareketi tarafından yapılmış çalışmaların ışığında 238.500 Kırım Tatarı, Kırım’dan Özbekistan, Kırgızistan, Altay ve Türkiye’yi de içine alan Orta Asya ülkelerine sürgün edilmiştir. Sürgün edilen insanların %84,6sı kadın ve çocuklardan oluşmuştur ve ancak 55 yıl sonra kendilerine eve dönüş hakkı verilmiştir.
 
Günümüz Kırımında geri dönüş yapan Tatarlar dahil 2.033.700 insan yaşamaktadır fakat bu rakamın yalnızca %13ü Kırım Türklerinden oluşmaktadır ancak Kırım Tatarcası ülkenin resmi dillerinden biri olarak kabul edilmektedir.(ukrcensus.gov.ua04/08) Emin olunmalıdır ki Kırım Türkleri bu 55 yıllık süreçte ve sonrasında tahayyül edilemeyecek acılar çekmişlerdir.
 
Yukarıdaki bilgilerden de anlaşılabileceği gibi Kırım Türkleri yine kendileri gibi Türk kültürüne sahip ancak alışık olmadıkları bir iklim ve coğrafyaya sürgün edilmişlerdir, bunun bir sonucu olarak sürgün edilenlerin yaşamları bir çok yönden sorunlarla dolmuştur. Bu sorunlardan bazıları, F.Taştekin ve M.Özkaya’nın çalışmalarında şöyle geçmektedir. Kırım Tatarları geri döndüklerine fark ettiler ki malları, evleri, camiileri ve diğer yapılar yağmalanmış ve yıkılmıştı bir kısmı ise Ruslar ve Ukraynalılar tarafından paylaşılmıştı. Günümüzde 250.000 Kırım Türkü kendi topraklarına dönmüştür ancak evlerini geri alamamışlardır. Bütün bu problemler ve aşağıda bahsedeceğimiz daha niceleri Kırım Tatarlarının hayatlarında onulmaz yaralar açmıştır. Bu çalışma “Kırım Soykırımının sebepleri ve sonuçları nelerdir” sorusuna cevap bulmayı amaç edinmiştir.
 
Şüphesiz Kırım Tatar Türklerine yapılan sürgün hakkında, sonuçlarının çok dramatik ve etkileyici olması sebepleriyle bir çok görüşler vardır, ancak bu çalışmada temel olarak bunların üç tanesi ele alınacaktır. Bu olaylar kronolojik sırası ile yani “Kırım Sürgünün Sebepleri”, “Sürgün Esnasında Meydana Gelen Olaylar ve İstatistikler” ve son olarakda “Eve Dönüş: Kırım” isimleri altında incelenecektir.
 
Kırım Sürgünü’nün Sebepleri
Bir çok tarihçi ve araştırmacı arasında Sürgün’ün sebebi olarak, II. Dünya Savaşı esnasında Kırım Türklerinin ve Almanların ilişkileri görülmüştür. Fakat neden Kırım Türkleri Rusların karşısında olmayı tercih etti? J.Otto Pohl’un 2000 tarihli araştırmalarına bu olaylar şu şekilde açıklanmıştır, 1930’un başlarında Stalin Kırım Türklerine karşı bir etnisite başlatmıştır, örnek olarak 1935ten 1938’e kadar Sovyet yönetimi 23 adet Tatar Yayınevinden 14ünü kapattırmış ve yazarlar ve filozofları da içine alan entellektüel kesimden bir çok kişiyi de idam etmiştir, bunun bir sonucu olarak ise Tatar halkı Sovyet Rusya’sına karşı bir tutum ve tavır almışlardır. II.Dünya Savaşı’nda Alman Hükümeti bu çatışmayı savaştan daha karlı çıkabilmek adına kullanmaya çalışmıştır. J.Otto Pohl’un dışında diğer araştırmacılar da aynı görüştedirler.
 
Bir çok yönden I.Aydıngün ve A.Aydıngün’de Otto Pohl ile aynı görüşleri paylaşmıştır. 2007 tarihli çalışmalarına göre öyle anlıyoruz ki Sovyet Rusya’nın Kırım Türklerine karşı tutumu onları Rusya karşıtı bir tavır almaya zorlamıştır. Sovyet Rusyasının en önemli emellerinden biri de Kırım’ı Rusya’ya entegre etmekti. 1917 yılında Rusya’da meydana gelen devrimden sonra, bir grup milliyetçi Tatar bağımsız bir Kırım Tatar Devleti kurmayı denedi ancak Bolşevikler bu girişimi mümkün olan en kısa sürede bertaraf ettiler. Kırım Milliyetçilerinin önderi Numan Çelebi Cihan Bağımsız bir devlet kurmak istediği için ölüme mahkum edildi. 1920li yıllarda Kırım Uyanışı vuk’u buldu ve ülkede bazı iyileştirme ve düzenlemeler yapıldı ancak ülkenin bu serbest atmosferi çok uzun süremedi. Daha önce de bahsedildiği gibi bir çok entellektüel öldürüldü veya sürgüne gönderildi. Bu etkenler Kırım Türklerinin II.Dünya Savaşı esnasında, Alman Ordusu’nun yanında Sovyet Rusyasına karşı yer almasının temel sebepleri olmuştur. Kırım Türklerinin Alman ordusuna bazı konularda yardımcı olması, dönemin lideri Stalinin Kırım Türklerinin sürgün edilmesi gerektiği fikrine sahip olmasını doğurmuştur. Meydana gelen sürgün esnasında olumsuz hava ve aktarım koşulları sebebiyle bir çok ölüm ve hastalık ortaya çıkmıştır. Farklı kaynaklar bu ölümler ile ilgili farklı rakamlar verse de hepsi sürgün sırasında 180.000den fazla insan öldüğü konusunda hemfikirdir.
 
Sürgün Esnasında Meydana Gelen Olaylar ve İstatistikler
Kırım Tatar Sürgünü kapsadığı insan sayısı ve sebep olduğu ölüm ve hastalıklar bakımından dünyadaki en büyük soykırımlardan biridir. Dr. Kemal Özcan’ın 2002 tarihli kitabına göre, yalnızca Kırım Türkleri değil diğer Kafkas halkları da bu sürgünden nasiplerini almışlardır. Beriya’nın Stalin’e sunduğu rapora göre toplamda 225.009 kişi sürgün edilmiştir ve bunların 183.155’i Türk 15.040’ı Yunan, 12.422’si Bulgar geri kalanı ise Alman ve Ermeniler gibi farklı ırklardan oluşmuştur. Stalin’in bir diğer rapotörü olan Kabulov ise sürgünden sonraki raporunda Kırım’ın Türklerden tamamıyla temizlendiğini bildirmiştir. Kırım Türk Milli Hareketinin raporlarında ise bu rakamlar biraz daha farklıdır, 238.500 Kırım Türkü sürgüne gönderilmiş ve bunların %86.4ünü kadın ve çocuklar oluşturmuştur. Diğer bir resmi kaynak olan ve Kırım Komunist Partisi Merkez Komitesi üyesi Nemikin tarafından yapılan çalışmaya göre sürgün edilen Türklerin sayısı 187.859 olarak, Sovyet Hükümetinin Polis şeflerinin raporunda ise bu rakam 188.626 olarak geçmektedir. Bu araştırmalar göstermektedir ki en az 180.000 Kırım Türkü sürgün edilmiştir.
 
J.Otto Pohl’un çalışması da yaklaşık olarak aynı rakamları vermektedir fakat buna ek olarak sürgün sonrası kötü hayat koşulları sebebiyle gerçekleşen ölümleri de içermektedir. Bu kaynağa göre 18 Mayıs 1944ten 20 Mayıs 1944’e kadar toplamda 183.155 Kırım Türkü Özbekistan’a sürgüne gönderilmiştir. Özbekistan’a ulaşabilen insanların önemli bir kısmı ise hayatlarını burada kaybetmişlerdir. NKVD(İçişleri Halk Komiserliği)’nin arşivlerinde yer alan bilgilere göre 1944’ten 1946’ya kadar 26.775 kişi yani yolculuk sonrası hayata kalabilenlerin %17.8’i ölmüştür ki bunların 2/3’ü kadın ve çocuklardan oluşmaktadır. Ibid’in raporuna göre 1945’ten 1950’ye kadar 32.107 ölüm olayı gerçekleşmişken yalnızca 13.823 doğum gerçekleşmiştir. Bu son rakamlar yalnızca Kırım Türklerini değil, diğer sürgün edilen etnik grupları da kapsamaktadır, ancak kolayca anlaşılabilir ki toplamda sürgün edilen Türklerin sayısı diğer milletlerden kat be kat fazla olduğu için bu rakamlarında büyük kısmını Türkler oluşturmaktadır. Michael Rywkin’in araştırmalarına göre toplamda 42.000 Kırım Tatarı sürgün sonucu hayatını kaybetmiştir ancak diğer araştırmacılar sürgün edilenlerin en az %46sının yani en az 100.000 kişinin sürgün sonucu hayatlarını kaybettikleri konsunda fikir birliği etmişlerdir. Araştırmalarda görülebileceği üzere her bir Kırım Türk vatandaşı mal varlığını kaybetmiş ve zorla Orta Asya’ya sürülmüştür. Sürgün edilenlerin çok önemli bir kısmı olumsuz sürgün ve yaşam koşulları sebebi ile ölmüştür. Yabancı ülkelerde baskı altında geçen 45 yıldan sonra 1989’da Kırım Tatar Türklerine geri dönüş hakları verilmiştir ancak Tatarlar için sorunlar henüz bitmemiştir.

Eve Dönüş: Kırım
Eve dönüş kısmı sürgün’ün belkide en önemli kısmıdır. Sovyet Birliği Yüksek Konsili 14 Kasım 1989 tarihli deklarasyonunda şu açıklamayı yapmıştır, “Stalin rejiminin barbarca davranışları sonucu İkinci Dünya Savaşı süresince Balkarlar, Kalmıklar, Çeçen-İngular, Kırım Tatarları, Karaçaylar, Ahıska Türkleri ve Almanlar yaşadıkları yerlerden sürgün edilmişlerdir.” bu sürgünün kabulünden sonra aynı kurum,”Sovyet Birliği Yüksek Konsili, baskı altında kalan Sovyet halklarına hiç bir şarta bağlı kalmaksızın haklarının iade edilmesi gerektiğini düşünür.” Sovyet Birliğinin en yüksek otoritesinin bu açıklamalarından sonra Kırım Tatarlarının da içinde olduğu ve sürgüne uğrayan bütün etnik gruplar eve sorgusuz sualsiz dönüş hakkı elde etmişlerdir. Sovyet Hükümeti geri dönüşü organize etmek amacıyla bir komite kurmuş ve Kırım’a dönüş ile ilgili planlar hazırlamıştır. 1990 senesine kadar toplamda 83.116 Kırım Tatarı atalarının topraklarına dönüş şansı elde etmiştir, ancak diğerleri o kadar şanslı değildi çünkü o dönemlerde fakirlik, sürgüne gönderilenler için neredeyse standart hâlini almış bir durumdu.(Özcan, 2002)
 
Prof. Semyor Gitlin geri dönüşü, çalışmasında şu şekilde açıklamıştır, Kırım Tatar Türkleri Atayurtlarına döndükleri zaman sağlıklı bir barış ortamına kavuşamadılar, çünkü Ukrayna ve Sovyet Rusyasının çarpışan jeopolitik istekleri arasında kalmışlardı Kiev, Kırım Tatarlarını, Kırım yarımadasında yaşayan ve Rusça konuşan halklarla aynı kategoride sayıyor ve müttefik olarak görüyordu ancak, Rusya’da günümüzde bile hâlâ devam eden ayrımcılık problemi o günlerde de yarımadaya hâkim olmuştu.
 
Günümüzde, eve dönüşlerden sonra Kırım Otonom Cumhuriyeti’nin nüfusu 2.024.000i bulmuştur ancak bu rakamın yalnızca %12,64’ü Tatarlardan oluşmaktadır.(ukrcensus.gov.ua) Tatarların geri kalanları Türkiye’den Kırgızistan’a kadar bütün Orta Asya’da yaşamaktadırlar.
 
Yukarıda sıralanan bütün bilgilerin ışığında, Kırım Tatarlarının İkinci Dünya Savaşından en kötü şekilde etkilenen halklardan biri olduğu apaçık ortadadır. Geri dönüş yolunda çekilen zorluklar ve Sovyet yönetiminin uyguladığı keyfi politikalar sonucu Kırım Türkleri evlerine dönüş hakkı elde etmiş olmalarına rağmen zulme maruz kalmaya devam etmişlerdir.
 
Sürgün yerlerinde Kırım Tatarlarına sağlanan yaşam koşulları insan sağlığına uygun değildi bu sebepten Tatarlar Atayurtlarına dönmek için çok hevesli idiler, fakat ilk sürgünler memleketlerine geri döndükleri zaman Kırım’ın hatıralarından ve hayallerinden çok uzaktaki bir yapıya büründüğünü anlamış oldular.
 
Kırım’a dönebilenler ilk başta çok yaygın bir işsizlik problemiyle karşılaştı. Olena Kulenkova’nın çalışması işsizliğin çok yaygın olduğunu şu yüzdelerle göstermiştir. Genel itibâri ile işsizlik %49.6 civarındaydı ancak bu yüzdeler yerel olarak bu değerlerin üzerindeydi, dönemin Kırımında, Bahçesaray’da %51, Saki’de %60.3, Leninski’de %65.6, Yalta’da %59.4, Feodosiya’da %53.6 ve Sudak’da %58.7 civarında seyrediyordu. İşsizliğin yanında barınma ve altyapı sorunları da önemli bir yere sahipti. SCNM(State Committee for Nationalities and Migration)’nin çalışmasına göre Kırım Tatarlarının %48.8’i kendi evlerine sahip değildi. %5.2’si halk evlerinde, 1.8’i özel apartlarda, %16.8’i otellerde,%4.4’ü kiralık evlerde %11.5’i tanıdıklarının yanlarında %4.4’ü ise daha farklı şekillerde barınma problemini çözmeye çalışmışlardı. Bir evsahibi olabilenlerin yaşadığı evler ise ya tamamlanmamış ya da yapım aşamasında idi. Yeni yerleşim yapanların köylerinin %75inde elektrik vardı ancak, yalnızca %27si ev içinde suya, %3’ü doğalgaz’a(ısıtma için kullanılmıyor) ve %10u ise yollara ve anayollara bağlantıya sahipti. Bu yüzdeler göstermektedir ki Kırım Tatarları için hiç bir şey eskisi gibi değildi, atalarının topraklarında sıfırdan bir hayat kurmak zorunda kalmışlardı.
 
Sovyet Rusyasının ikiyüzlülüğü de Kırım Tatarlarını zor durumda bırakmıştı. Dr.Necip Hablemitoğlu kitabında bu ikiyüzlülüğü şöyle aktarmıştır, Sovyet Rusyasının 5 Mayıs 1967 tarihli açıklaması ile Atayurtlarına geri dönen Kırım Tatarları, ücretsiz ekim alanları ve evler gibi bâzı haklara sahip olacaklardı ancak geri döndüklerinde kendi eski evlerinin dâhi Ukraynalılar tarafından gasp edildiğini gördüler. Köylerinin isimleri değiştirilmişti, ve tarihi değeri olan yapılar da dahil bir çok bina ya yıkılmış ya da amacı dışında kullanılmaya mahkum bırakılmıştı. Üstüne üstlük geri dönme haklarını elde etmiş olmalarına rağmen, yerleşim olanağı bulamadılar. Ukrayna Ulusal Polisi tarafından 1967-68 yıllarında 12.000 Kırım Tatarı Özbekistan’a tekrar dönmeye zorlandı. Bu da demek oluyor ki bütün birikimlerini harcayarak ve yerleşimlerini geride bırakarak Atayurtlarına dönmeye çalışan Kırım Tatarları ikinci bir kez daha yıkıma uğramışlardır.
 
Sovyet Rusyası geri dönenlere yerleşim ve iş sözü de vermişti ancak Kırım Türkleri geri döndüklerinde gördü ki Sovyet Rusyası bu konuda da sözünde durmamış ve geri dönenler işsiz bir şekilde açıkta kalmışlardı. Kulenkova ve Hablemitoğlu’na ek olarak Dr. Kemal Özcan’da kitabında bu konulara değinmiştir. 1974’te yürürlüğe giren yasaya göre geri Atayurtlarına dönmek isteyen Kırım Tatarları hükümete kalacakları bir yer ve çalışacakları bir işi bulup taahhüt etmek zorundaydılar. 1977 yılında 300 aileye yerleşim hakkı tanındı ancak geri dönmek için başvuran ve kabul edilen diğer 2098 kişi Kırım’a geldiklerinde yerleşim hakları tanınmadı. Daha önce Kırım’a yerleşen aileleri kalacak yer olarak belirleyen ve hükümete gösterenlerin de yerleşim hakları ellerinden alındı(Ukrayna gizli hükümet raporunda geçmektedir). 
 
Sonuç olarak bütün bu tarihsel süreç göstermektedir ki, Kırım Türkleri İkinci Dünya Savaşından îtibâren uzun yıllar süren bir yıkım sürecinin içine sürüklenmişlerdir. Bugün, sürgünden sonra geçen 65 acı dolu yıldan sonra Kırım hâlen Ukrayna’ya bağlı bir Otonom Cumhuriyettir ve Atalarının topraklarında dış işlerinde bağımsız bir yapı sergileyememektedir. Bu da demek oluyor ki, Kırım Tatarları hâlâ tam olarak özgürlüklerine ve bağımsızlıklarına kavuşamamıştır.
 
Referans Listesi
1_ Aydıngün. I. & Aydıngün.A. (2007). Crimean Tatars Return Home: Identity and Cultural Revival.
Journal of Ethnic and Migration Studies, 33, 1, pp 113-128.
2_ Biyografiler (2004) Retrieved April, 14, 2008 from http://www.biyografi.info/kisi/josef-stalin
3_ Gitlin.S. (1998) Crimean Tatars in Uzbekıstan: Problems and Developments Retrieved April, 14
4_ Hablemitoğlu.N. (2004) Yüzbinlerin Sürgünü Kırım’da Türk Soykırımı. (pp 110-130)
İstanbul: Toplumsal Dönüşüm Yayınları.
5_ Kulenkova.O. (n.d) Governance in the Multi-Ethnic Community of the Autonomous Republic of
Crimea. Retrieved April, 10, 2008 from:
6_ Merriam-Webster Online (2008) Retrieved April, 14, 2008 from
7_ Özcan K. (2002) Sürgüne Gönderilmeleri, Yurtlarına Dönme Mücadelesi, Vatana Dönüş.
(pp 64-67, pp 176-185, pp 209-215) İstanbul: Tarih ve Tabiat Vakfı Tatav Yayınları.
8_ Pohl.J.O. (2000) Identity The Deportation and Fate of the Crimean Tatars. April, 10, 2008, from
9_ State Statistics Committee of Ukraine, April, 14, 2008 from http://www.ukrcensus.gov.ua
10_ Taştekin.F. & Özkaya.M. (2002). Kafkasya’Da Bitmeyen Sürgün ve Çeçenistan Trajedisi, Retrieved April, 12, 2008 from:
http://www.kafkas.org.tr/hakkinda/kafkasyada_bitmeyen_surgun_ve%20cecenya_trajedisi.html