24 Ekim 2011 Pazartesi

Güncel Olaylara Genel Bakış Ekim 2011

Ekim ayı henüz sona ermeden Türk halkının ve Dünya'nın aklına kazınacak bir ay olarak tarihe geçti bile. Kronolojik olarak göz attığımızda, doğalgaz, elektrik ve diğer bir takım ürünlere yapılan güncellemeler(!), Güneydoğu'da 8 noktada gece baskınlarıyla 26 tane şehit verilmesi hemen ardından Kaddafi'nin yakalanıp linç edilmesi ve Van'da meydana gelen 7,2'lik deprem. Dilerseniz, bu başlıkları tek tek ele alalım.

Yaşamsal İhtiyaçlara Yapılan Zamlar;

Doğalgaz, elektrik, ÖTV, benzin, sigara ve alkol ihtiva eden ürünler'in her birine yaklaşık olarak %15 civarında zam yapıldı(ÖTV değişken olmakla birlikte). Memur maaşlarına yapılan zamların yıllık % 3+3 şeklinde olduğunu göz önünde bulundurursak, ekonomisi mükemmel ilerleyen ve sürekli gelişen bir iktisadi yapıya sahip olduğu her fırsatta dile getirilen Türkiye'nin çok da iyi bir ekonomiye sahip olmadığını gözlemleyebiliriz. Yaşamsal ihtiyaçlar olan Doğalgaz ve elektriğe bu denli zam yapılması, devletin hâlâ bir çok yerden vergilerini toplayamadığını ve bir çok insanında vergi kaçırdığını anlamamıza olanak sağlar. Bütçede meydana gelen veya gelmesi muhtemel açıkları da böylece herkesin mecburen kullanacağı ve alternatifi olmayan kalemlerden çıkarmak bütçe dengesini kolay yoldan kurmanın yolu olarak görülüyor. Sigara ve içki gibi bağımlılık yapan ve zararlı mamullerdeki fiyat artışı ise dünya genelinde uygulanmakta olan ve bağımlılığı azaltmaya yarayan ayrıca bu maddeleri kullananların ileride tedavilerine harcanacak olan giderlerin karşılanması açısından da daha mantıklı ve kabul edilebilir ölçüde zamlardır.

Güneydoğu'da Verilen Şehitler

Yıllardır bitmek bilmeyen ve uygulanmakta olan politikalarla da bitecek gibi görünmeyen terör sorunu ise bir diğer güncel konu, devletin askeri, devletin karakolunda ve milletin topraklarında gece vakti ağır silahlarla, bbg evi gibi izlediğimizi iddia ettiğimiz topraklardan geçerek gelen teröristler tarafından yapılan hain saldırılarla şehit edilebiliyor, bu durum ise hem gerilla taktiği uygulayan PKK terör örgütüne karşı bir düzenli ordu birimi olan karakollarla karşılık vermenin hatalı olduğunu hem de sıcak çatışma bölgesindeki askerlerin yetersiz eğitim durumunu gözler önüne seriyor. Profesyonel ordu elemanlarının kullanımına başlanmasının Mart 2012'de olacağı düşünülürse, bu açık, kısa zaman sonra kapanacak bir açık gibi yorumlanabilir. Hâl-i hazırda uygulanan askerlik sistemi, savaş sanatına yatkın olmayan ve yeterli psikolojik ve fiziksel eğitimden geçmeyen erlerin de çatışma bölgesine sürülmesine dayandığı için zayiatlar normal karşılanabilecek değerlerin üzerinde devam ediyor, ancak bahsi edilen profesyonel ordu birlikleri tam randımanla kullanılmaya başlandığı ve Türk ordu yapısına entegre olduğu zaman düz ovada daha başarılı bir savaşım verilebilir. Olayın hemen ardından başlayan geniş çaplı ve bizzat Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in yönettiği operasyon, Jandarma Özel Harekat Timleri, Bordo Bereliler ve Komandolar'dan oluşan ve ayrıca hava desteği de alan yapısıyla çok daha etkili olan ve profesyonel eğitim alan birimlerin vurucu gücünü daha iyi anlayabileceğimiz bir örnek olmaktadır, ancak terör'ün çatışma değil uzlaşma ve politika yoluyla biteceği de göz önüne alınması gereken önemli bir noktadır.

Kaddafi'nin Ölümü ve Yeni Libya Yönetimi

Arap baharı olarak nitelendirilen ve diktatöryaların altında yıllardır ezilen ve demokrasi istediği söylenen halkların başlattığı devrimlerin belki de en önemlisine sahne olan Libya'da süreç, Kaddafi'nin muhalif güçler tarafından linç edilmesi ile bir sonraki adım olan yeni yönetim kurma aşamasına taşındı. Kaddafi'nin ve oğlu Mutaassır'ın vahşice linç edilmesinde görülen odur ki Libya halkı demokrasi'ye hazır değildir ki zaten 25 Ekim itibâriyle ilan edilen yeni yönetim, şer-i kuralları benimseyeceğini duyurmuştur. Kaddafi'nin öldürülüşünde, son ayaklanmaları bastırmak amaçlı yaptığı katliamların etkisi muhakkak ki büyüktür, ve onu linç edenlerin her birinin ailesinde çok yüksek ihtimalle, diktatöryal rejimi devirme çabaları esnasında öldürülmüş bir çok fert bulunmaktaydı, bu da Kaddafi'nin yargılanmadan infaz ve hatta linç edilmesinin sebebi olarak değerlendirilebilir. Linç esnasında "Allah-u Ekber" şeklinde çığlık atan insanlar ise, İslam'ın dünyada barbarlıkla özdeşleşmesine sebep olan görüntüleri veren din düşmanları olarak adlandırılabilir. Unutulmamalıdır ki Müslümanlık inancında, rûz-ı mahşer'de bir kişiyi öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibi, bir kişiyi kurtaran ise bütün insanlığı kurtarmış gibi değerlendirilecektir, dolayısıyla Allah'ın adını anarak insan öldürmek, dinin temelleriyle bağdaşmamaktadır.

Van'da Meydana Gelen Deprem

Bu ay meydana gelen olaylardan belki de en üzücü ve kayba neden olanı ise Türkiye'nin doğusunda meydana gelen deprem'di. İlk başta Richter ölçeğine göre 6,6 olarak duyurulan ancak daha sonra 7,2 ve 7,9 gibi rakamların da zikrediliği fakat şiddeti ne olursa olsun yıkıcılığı büyük olan bir deprem meydana gelmiş ve Türkiye'yi derinden üzmüştür. Bu depremde, kurtarma ve insani yardım alanında Marmara depreminden alınan dersleri görmüş bulunduk, daha hazır ve depremi müteakip 1 saat içerisinde olay yerine intikâl edebilen bir Kızılay vardı. İlk saatlerde muhakkaktır ki kurtarma çalışmaları ve imkanları yeterli değildi ancak kısa sürede eskiye nazaran çok daha verimli çalışmalar gerçekleşti ve gerçekleşiyor. Bu noktayı bir kenara bıraktığımızda, görünen o ki Türkiye önceki kayıplarından tam anlamıyla ders almamış, evet aynı sokak içerisinde bulunan ve yeni deprem yönetmeliğine uygun olarak yapılan binalar eski binalara göre daha sağlam kalmış ve ayakta durmayı başarabilmişlerdir, ancak görünen o ki yeni yapılara işleyen denetim kuralları eskilere işlememiş ve binaların altında bulunan oto galerilerinin daha fazla araba sığdırmak ve daha fazla para kazanmak hırsıyla insan hayatlarını nasıl hiçe sayarak binanın taşıyıcı kolonlarını kestiğini dahi belirleyememiştir. Okul binası, hapishane, yurt binası gibi çift temel ve radye sisteme göre inşa edilmesi gereken yapılar ise depremde ilk yıkılan binalar olmuştur, hatta Van Hapishane'sinin yıkılan bir duvarından istifâde eden 150 kadar mahkum önce firar etmiş ancak büyük bir kısmı ailelerinin durumunu kontrol edip ilerleyen saatlerde cezaevine dönüş yapmıştır. Bu deprem, bazı ırkçı düşünceye sahip insanların zihninde "İlahi Adalet" tecelli etti gibi hem dinle hem de vatanperverlikle bağdaşmayan düşüncelere yol açsa da, Türkiye'nin hangi köşesinde meydana gelirse gelsin, herhangi bir olayda, insanların nasıl tek yürek olduğunu göstermiş dolayısıyla, bölücü terör örgütünün amacını gerçekleştiremeyeceğini, amalgamlaşmış bir yapıyla birbirine kenetlenen Türkiye insanının duruşuyla kanıtlamıştır. Yaraları sarma döneminde yurtdışı kaynaklı birçok yardım teklifini geri çevirsek de, İsrail'in yaptığı teklifin kabûlü, iki ülke arası ilişkilerin normalleşmesi sürecinde de faydalı olacaktır. Nasıl ki İsrail'de geçtiğimiz yaz meydana gelen büyük orman yangınında, Türkiye İsrail'in yanında yer aldıysa ve onlara yardım ettiyse, şimdi onlardan gelecek yardımın da ihtiyaç olmasa dahi diplomasi gereği kabul edilmesi iki tarafın da kârına olacaktır.

Mertcan Bilgili