24 Ekim 2010 Pazar

Yeşil Rüya Adası; Kıbrıs

Kıbrıs denildiğinde birçoğumuzun aklına ilk önce kumar gelir, ancak bu yaftalama ile yıllardır yanıbaşımızdaki ve bize ait olan, kralların, padişahların ve firavunların sahip olmak için can attığı bu güzel adanın başka bir özelliği gözardı ediliyor. Nedir bu özellik? Hemen yanıtlıyorum, Tarih! Evet dediğim gibi çağlar boyu bir çok hükümdârın gözbebeği olan bu yeşil ada birbirinden değerli ve eşsiz tarihi güzelliklere ev sahipliği yapıyor. Milattan önceki çağlarda Akalar, Dorlar, Fenikeliler, Asurlular, Mısırlılar ve Perslerin egemenliğine girmiş olan ada asıl mimâri miraslarına daha sonraki dönemlerde sahip olmuştur.Hellenistik devrin girmesiyle ada adetâ refah ülkesine dönüşmüş ve mimâri açıdan mükemmel denebilecek eserlere kavuşmuştur. Amfitiyatrolar(gösteri meydanı)(Kralın bile ti'ye alınabildiği bu tiyatrolarda halk sıcak yaz akşamlarında toplanıp keyifli gösteriler seyrediyordu, eğer sessizce ve dikkatli bir şekilde dinlerseniz üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen, rüzgar romalı oyuncuların repliklerini kulağınıza fısıldayıverecek ve oyuna siz de dahil oluvermemek için kendinizi dizginleyemeyeceksiniz.), Agoralar(pazaryeri)(bir çok yerleşim yeri ile deniz yolu ticaretini kullanan bolluk adasının pazaryerleri şüphesiz alelade tahıl çeşitlerinden, sık dokumalı ipek halılara, eğitimli kölelerden, keskin burunlu av köpeklerine ve hatta 1001 çeşit karışım ile hazırlanmış parfümlere kadar her lüksü bulunduruyor bunun yanında meyva sebze ve içecek gibi genel ihtiyaçları da bünyesinde barındırıyordu, bir agoranın kalıntılarında gezerken kendinizi, Pers hükümdarlığından yeni gelmiş kırmızı bir şal alırken veya ince işçilikle bir mermerden yontulmuş heykele elinizdeki dinarların yetip yetmeyeceğini hesaplarken düşleyebilirsiniz.), Su Kemerleri(sarnıçlara su ulaştırmak üzere yapılmış su taşıma kanalları)(su bu sıcak adada büyük problemdi şehir merkezlerinde su deposu olarak kullanılan sarnıçlar bulunmaktaydı ancak buralara da suyun bir şekilde iletilmesi gerekmekteydi bu sebeple yerden yaklaşık 7-10 metre yüksekliğe ulaşabilen arklar inşa edildi ve su kaynaklarından toplanan suyun düşük debide iletimi sağlandı. Hâlâ bu kanallardan sular akar yağmur yağdığında ve bu kemerler yılların vermiş olduğu vâkurlukla ağır ağır taşırlar adanın kristal sularını ayakta kalabildikleri son noktaya kadar.) ve hatta Sıcak/Soğuk Su Hamamları(evlerde çok zengin değilseniz şahsi banyonuz bulunmazdı, bu sebeple genel kullanıma açık olan ve muhteşem bir kültür paylaşım yeri olan ama biraz da dedikodu yapılan hamamlar banyo görevi görmekteydi. Soğuk su hamamlarında sıcak ada havasından bunaldıysanız keyifle serinleyebilir ve hemen yanıbaşınızdaki kütüphaneden almış olduğunuz el yazmalarını okuyup diğer semt sakinleriyle fikir alışverişinde bulunabilirdiniz. Toplumun nabzını tutmak için biçilmiş kaftan olan bu hamamlarda, hemen yanınızda kendine masaj yaptırmakla meşgul olan bir filozof bulunuyor, onun yanında seferden yeni dönmüş bir subay kanlarından arınmaya çalışıyor, hemen diğer tarafta ise bir İzmir'li tüccar taşıdığı malların ve yaptığı yolculuğun yorgunluğunu atıyor, dikkatli bakın orada sizi başlarıyla selamlamak ve size bir kadeh içecek ikram etmek için pek hevesliler.) Helenistik dönemin adaya katmış olduğu bazı önemli eserlerdir. Roma döneminde adanın büründüğü bu refah, ticaret ve kültür ülkesi kimliği, adada Bizanslılar boy göstermeye başladığında bir de askeri kimlik eklenmesiyle çeşitlendi. Bu dönemde adanın savunulması ve soyluların güven içinde yaşayabilmesi maksadıyla St. Hilarion, Buffavento ve Kantara isimlerinde 3 kale inşa edildi. Bu kalelerin inşaası günümüzde bile çok meşakkatliyken o dönemin şartlarında ulaşılabilen bu başarı insanın nefeslerini kesmeye yetiyor. Tabii nefeslerinizin kesilmesi sadece mimari etkiden değil aynı zamanda bu dağ kalelerinin sağlamış olduğu enfes Akdeniz manzarasının bünyenizdeki tesirinden kaynaklanıyor. Mavi deniz, Yeşil dağlar ve tam ortada Turkuaz bir buluşma noktası tabii altın rengi kumsallarla süslenen kıyı şeridini de yabana atılamayacak değerler arasına koyuyorum. Adada bir de William Shakespeare'in ölümsüz eserine kaynaklık eden bir kale bulunmakta, evet bahsettiğim hikaye şu aşk, kıskançlık, ihtiras, ihanet dörtgeninde gidip gelen meşhur Othello'dan başkası değil, 14. yüzyılda Lüzinyanlıların adaya hakim olması sonucu inşa edilen bu kale, çoğumuzun kafasındaki kale tasvirine, etrafında çevrili bulunmakta olan su dolu hendeğinin hemen üzerinden açılan ağır demir ve tahtadan yapılma kapısıyla birebir örtüşmektedir. Orada bulunurken hemen kapının arkasından elinde miğferiyle doru bir atın üzerinde bir şövalye sizi selamlayacak ya da kale burçlarından bir muhafız alevli oklarını size doğrultarak kim olduğunuzu soracak zannedersiniz, ancak korkmaya gerek yok, Akdeniz insanının misafirperverliği hemen kendisini gösterecek ve içeri buyur edileceksiniz.

Gerçek Akdenizi bulabileceğiniz bu sevimli ada, orada hemen bir uçak veya gemi yolculuğu mesafesinde bize kucak açmış bekliyor. İlk fırsatta kendinize bir iyilik yapın ve sizden önceki kuşaklarla aranızda adeta sihirli bir geçit görevi gören Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne bir bilet alın. İsterseniz adanın derin maviliklerine doğru bir yolculuğa çıkın ve karetta karetta kaplumbağalarının kafasını okşamanın, sürekli size sıcak bir şekilde gülümseyen yunuslarla yüzmenin veya yemyeşil deniz çayırlarında su altındaki büyülü dünyada uzanmanın keyfine varın, isterseniz de el yapımı Bodrum sandaletlerinizi ayağınıza geçirip eski çağlara mistik bir yolculuğa çıkın ve felsefenin nerede daha derin anlamlara kavuşabileceğini deniz tuzu, meltemin hafif hafif saçlarınızı okşaması ve asırlık zeytin ağaçlarının karnaval coşkusuyla burnunuza gelen kokusuyla keşfedin. Gerçek Akdeniz sizi bekliyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder